25 Ağustos 2014 Pazartesi

Gezi Notları Kos


Köln Gezisi 

Heidelberg Gezisi

Berlin Gezisi


 Kos 25 Agustos - Hazır Schengen varken hele bir de Bodrum'da tatil yapıyoruz deyip günübirlik Kos'a geçelim dedik.Torba'daki otelin hemen karşısında bir acente var.35€ gibi rakkamlara sabah otelden alıp feribota götürüyor,akşam dönüşte de aynı şekilde servis ile bırakıyorlar.Pratikte günübirlik gidip gelmek kolay güzel ama bazı sıkıntılar var.
  Bir defa servis sizi 9:30 daki feribot için 8 gibi alıp ancak 8:30 gibi limana ulaştırdıgında sizin gibi gelmiş onlarca insanın sırada oldugu görünce biraz hayal kırıklığı oluyor.Liman'da araba park etmek için otopark mevcut belki daha erken saatte gelip sıranın başına geçmek daha iyi olabilir.Zira hava ısınmaya başladıkça güneşin altında o sıra hiç çekilmiyor.2 sıraya giriliyor önce bilet satan acente size feribot bileti verip pasaportunuzu kontrol ediyor.Bu sıradan çıkınca diğer liman girişindeki polis kontrolünden geçiyorsunuz.Buradaki sıra tam bir felaket zira,işbilmez bürokrasimiz bir çözüm geliştirmek yerine bana ne diyerek olaya yaklaştıgı için olaya,mesela hem turistler hem biz Türk vatandaşları aynı sıradan giriyoruz.Polisin acenteler orada yerleşik olduğu halde ve vize kontrolü yapıp bilet verdiği halde bu acentelere güveni sıfır olduğu için tek tek her vatandaşın vizesini kontrol ediyor.Halbuki bilirsiniz havaalanlarında buna takılmaz polisler.Chipli pasaportu okutur geçer.Belki de bilmiyorum Bodrum limanındaki arkadaşın yanlış bir bilgisi vardı o yüzden vize sayfalarını tek tek çevirip baktı,çıkış vermeden önce.Tabii bizim işimiz uzarken sadece çıkış damgası vurulup gönderilecek turisler de bizimle beraber bekleştiler.9:30 da kalkacak feribota binip feribotun hareketlenmesi 10:40 ı buldu.
  Kos yakın 25-30 dk.'da  varıyorsunuz.Feribotun kapısının açılacagı yere göre posizyon alabilirseniz en az 15 dk. önce çıkmış oluyorsunuz diger insanlardan.Aynı sıra rezilliğini Kos'ta da yaşarız diye düşünürken Yunan gümrük görevlileri çok daha efektif çözümler bulmuşlar.Direkt şeritlerle kendi vatandaşları,EU birliği vatandaşlarını ayrı girişe yönlediriyor,Türk vatandaşları sizde buradan buyrun şeklinde bizi ayrı bir girişe yönlendiriyor.Çocuklu aileler için dahi  ayrı bir gişeye yönlendirerek çok hızlı feribottan inenlerin pasaport işlemlerini hallediyorlar.Max 20 dk. bütün işimizi bitirip limana yürümeye başlamıştık bile.
 Kos'u gezmek ücret şehir içinde dolaşan ücretsiz tren var.Buna binerek şehir turu atabiliyorsunuz.Tek sıkıntı tren hop on hop off yapmadıgı için  ve kimse birşey anlatmadığı için sadece etrafa bakarak dolaşıyorsunuz.

 Kos'ta 2 tane camii var,tabi camii var diye ezan falan okundugu yok.Çok fazla Türk turistin gelmesi sebebiyle birçok yerde menülerde türkçe var.Gerçi bir balık lokantasına girdik menüde Türkçe balık adlarını görüp Türkçe sipariş vermeye çalışında olayın sadece menüde oldugu anladık.Ancak menüden parmakla gösterince ne getireceğini anlayabiliyor garsonlar.Ama balıklar gerçekten lezzetli.
 Kos merkezde agoranın oldugu bölümde bir dondurmacı var.Mutlaka oradan yemenizi tavsiye ederim.Zaten dondurma bizim ülkedeki gibi 1 top deyince hap kadar birşey değil gayet bola döküm ve incirli dondurma bile yapmışlar,sıcakta en güzel şey.Eren dondurmaya doydu adada diyebilirim.






















   
 Kos  Hipokrat'ın memleketi olduğu için her yerde onunla ilgili birşey görmeniz mümkün.Antik bir alan da var ama biz sıcaktan o kadar bunaldık ki dolaşamadık.Bir de buraları gezmek için tabii günü birlik gelmemek lazım.en az bir gün kalıp dolaşmak en güzeli.Adada dikkat çekici mimari tarzda yapılmış bir kilise var.Bu kileseye giden yol boyu turristik hediyelik eşya dükkanları en çok Nurtaç'ın ilgisini çekti.Gerçekten Samos'da falan böyle birşey yoktu çok fazla dükkan ve çok da uygun fiyata güzel şeyler bulabiliyorsunuz.
Dönüş akşam üzeri 17:30 da liman çıkışı yine Bodrumda yine felaker,1.5 saatte ancak çıkabildik.Tek sebep de güya aynı anda 2 feribot gelmesinden kaynaklıymış.








15 Ağustos 2014 Cuma

Gezi Notları Berlin

Köln Gezisi

Heidelberg Gezisi

Kos Gezisi

 Berlin 31 Temmuz - 2 Ağustos - Daha önce 2012'de 3 gün için gelip doyamadığımız Berlin'e tekrar gelmek üzere,Köln'den trene atladık.4 saat kadar süren yolculukta bizim tabirimizle YHT ile harika manzaralar eşliğinde Berlin'e vardık.Otel için daha önce geldiğimizde kaldığımız Zoo yakınındaki Crown Plaza yerine Eren artık daha büyük olduğu için az bir fark verip yine o bölgedeki 5* Berlin Palace'ı tercih ettik.İyi da yapmışız aynı yatakta 3 kişi yayıla yayıla yatmamıza rağmen hiç rahatsız olmadığımız gibi gerçekten oda konforu olarak da mükemmel bir otelde kalmanın keyfine vardık.



 Berlin'de klasik Welcome Berlin kartları hala çok hayat kurtarıyor.Ancak bunlarda fiyatlar muhtelif.3 günlük müze adası girişleri dahil fiyatı 38,5€ ancak müzeler olmasın derseniz sadece ulaşım için 25,5€ oluyor.C zone yani Potsdam dahil fiyatlar 2€ daha pahalı oluyor.Perşembe günü saat 14 gibi gelip otele yerleştikten sonra soluğu direkt olarak Bradenburg kapısı ve hemen yanındaki soykırım anıtında aldık.Burada biraz takıldıktan sonra Alexanderplazt ve müzeler adasına geçtik.Bu bölgeler birbirine çok yakın ancak yürünecek kadar değil tabii.Bu arada bir tüyo vereyim müzeler adasındaki müzeler Perşembeleri 20:30 a kadar açıkmış onu da öğrenmiş olduk.Biz Pergamon veya daha önce gezdiğimiz Deutche museum'dan ziyade Nefertitiyi merak ettiğimiz için Neues Museum'u gezmek istiyorduk.Ancak bu defa Berlin cardımız müze dahil olmadıgı için ertesi gün şehir turu ile gelip gezmek üzere ayrıldık.



















  Ertesi sabah kahvaltıdan hemen sonra otelin arkasından geçen ayrıca Berlin'in alışveriş için en gözde caddesi olan Kurfürstendamm caddesine geçip şehir turu atmak için hop on hop offlardan birine atladık.Öncelikle tabii yine gitmek istediğimiz yer CheckPoint Charlie ve Nurtaç'ın çok merak ettiği Judisches Museum idi.



Walla açıkcası Yahudi müzesi bende hayal kırıklığı yarattı.Zira konsept daha çok 2.dünya savaşı öncesi Almanya'da yaşayan Yahudi halkının kültürü üzerine kurulu.Yahudi müzesi denince insan daha çok soykırım ve 2. dünya savaşına ait birşeyler bekliyor ama ne bileyim minyatür sinagoglar,el işleri vs. çok da aman aman birşey vermiyor insana.Buradan sonra soluğu direkt müzeler adasında aldık.Bu bölgede yer alan devasa katedralin önünde bir kaç resim çektikten sonra Nefertiti'yi görmek üzere kendimizi Neues Museum'a attık. Neues Museum'da Mısır medeniyetine ait birçok eser var.Mumyalar gerçekten ilginçti. Nefertiti'nin heykeli bulunan salon ekstra korunuyor,resim çekmek yasak.Bir de yine iyi korunan Golden Hat denen bir şapka var orda resim çekmek serbest:)





























     Ertesi gün duvarı görmek üzere önce West Side sonra da East Side Gallerie'ye gittik.West Side tarafı Check Point Charlie'ye yakın American Sector tarafında.Burada bir fotograf müzesi var ve gerçekten çok ilginç fotograflar var savaş günlerine ait.






































 East Side Gallerie'ye gidiş çok original gerçekten.Potsdamer Platzdan bindiğiniz U2 metrodan 2 durak sonra inip Gleis-Dreieck de inip U1 hattı ile Warschauer Str. yönüne gidip son durakta iniyorsunuz.East Side'da direkt tamam artık ben Doğu Berlin'deyim hissine kapılıyorsunuz.Etraftaki evlerin hali genel hava bu duyguyu uyandırıyor.Buradaki duvar rengarenk boyanmış durumda ve batı tarafındaki duvara göre çok daha uzun bir kısmı korunmuş durumda.Hemen duvarın yanındaki sovenior'da pasaportunuza isterseniz Doğu Berlin damgası vurdurabiliyorsunuz.
Berlin'e ayırdığımız 3 gün yine yetmedi desek yeridir. Ancak bir seyahat daha fazla görünüyor oldugu için bir bahaneye ihtiyac duyuyordum onu da Uefa da buldum.Kısmet olursa 6 Haziran 2015 de Berlin Olimpiyat stadındaki şampiyonlar ligi finali için gitmenin planlarını şimdiden kafamda kuruyorum:)